İçeriğe geç

Green Book Filmi Hakkında

 

Yakın zamanda Green Book filmini izledim. Bir müzisyen olarak izlerken çok farklı duygular hissettim. Bir müzisyenin yaşadığı zorlukların yanında 1960’larda Amerika’da bir siyahi ve bir eşcinsel olarak neler yaşadığını verme konusunda çok başarılı buldum filmi. 

 

Eleştirmen değilim, insanların oyunculuklarını değerlendirmek haddime değil ancak Viggo Morstensen’in oyunculuğunu bir izleyici olarak çok beğendiğini belirtmek istiyorum. Yıllar önce Yüzüklerim Efendisi’nde Kral Aragorn olarak izlediğim bu yetenekli oyuncuyu bir İtalyan-Amerikan olarak izlemeyi yadırgayabilirdim ancak o kadar başarılı oynamıştı ki, yer yer Baba filmindeki İtalyan oyunculara taş çıkarttığını düşündüm. 

Green Book Filminin Konusu 

 

Film gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Adını da ‘”the negro motorist green book” kitabından alıyor, bu kitap siyahiler için Amerika’da güvenli seyahat rehberi olarak yazılmış ve özellikle ırkçılığı ile ün salmış ülkenin güneyine gidecek siyahiler bu kitaba göre seyahat edermiş. O dönem bazı otel ve restoranlar siyahilere hizmet vermiyorlarmış. 

 

Filmde ünlü müzisyen Don Shirley var. Filmin konusu da Bronx’da yaşan ve sağlam bir İtalyan aileden gelen, aslında meşhur bir bardda fedailik yaparken barın kapanması sonucu işsiz kalan Tony Vallelonga’nın, Don Shirley güneyde konser turuna çıktığında onun şoförü ve koruması olup sanatçıya Green Book’u rehber alarak eşlik etmesinden ibaret. Filmin iki ana karakteri birbirlerine tamamen zıt iken olaylar gelişiyor ve sıcacık bir hikaye izlemeye başlıyoruz. Daha fazla detaya girip spoiler vermek istemiyorum.

Don Shirley kimdir? 

Donald Walbridge Shirley. 1927-2013 yılları arasında yaşamış Amerikalı klasik müzik ve jazz piyanisti ve bestecisi. Şaşılacak derecede yetenekli olan bu müzisyen küçük yaşta piyanoya başlamış, ve Leningrad’da eğitim alan ilk siyasi olmuş. Müzik eğitiminde Doktor ünvanı almış. Aslında klasik müzik eğitimi alan Don Shiley, beyaz müziği çalmasına izin verilmediği için, plak şirketinin de yönlendirmesi ile müziğinin kabul edildiği yerlerde çalmak zorunda kalmış. Piyano, çello ve bas çalan bir üçlü oluşturarak ülkede birçok tura çıkmış. 

 

Don Shirley, oldukça yalnız bir adammış, kültürüyle, eğitimi ve inanılmaz yeteneğiyle kendini siyahların dünyasına ait hissetmekte, ait hissettiği beyazların dünyasında da ten rengi sebebiyle kabul görmemekteymiş. Ayrıca da eşcinsel, ve 1960’lar dünyasında eşcinselliğin adı bile alınmıyor bildiğiniz üzere. Bu sebeple hep yalnız. En yakınları olan grup arkadaşları ile aynı arabada seyahat etmiyor. Mutsuz olduğu için aşırı alkol tüketiyor. Genel anlamıyla çok zor bir hayat. 

 

Tony ise yurdum insanı. Kaba ama samimi. Bir yandan oldukça ırkçı. Hayatında siyahilere hiç yer yok, uzaktan da oldukça hor gördüğü ve normalde işinin olmayacağı bir kesim. Ailesine düşkün, özverili bir eş ve baba. Don’u çıldırtacak derecede sinirlendiren taşralı hareketleri var. Başta para için girdiği işi daha sonra sahipleniyor. Adeta Don ile çalışmaya başlayınca kendi ırkçılığı ile de yüzleşiyor. 

 

Film boyunca Tony ve Don’un birbiri üzerindeki müthiş etkisini izliyoruz. İki farklı insanın dostluğundan ve farklı kültürlerden gelmelerinin sosyal yansımalarından anekdotlar aktararak ırkçı düşüncenin toplumda nasıl yer edindiğini anlatıyor bu film. Bunu bu kadar ustaca yapabilen nadir bir senaryo. 

 

Filmle ilgili en sevdiğim kısımlar, dozunda komik olması ve ırkçılık mevzusunu didaktik biçimde gözüme sokmaması oldu. 

 

Film içimi ısıttı. Bittiğinde alkışlayacaktım neredeyse. Aldığı Oscar’ları kesinlikle hak etmiş; tek eksik Viggo Morstensen’e verilmeyen En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı olmuş. Mahershala Ali ise oyunculuğu ile Oscar’ı hak etmiş. Kendisini House of Cards’ta da beğenerek izliyoruz. Müzikle ilgili filmler listesinde bugün Green Book’tan bahsetmek istedim.

 

Bu filmi hala izlemediyseniz, benim gibi geç kalmadan izleyin!